BİR KAHVE FİNCANI




“Yağmur dursun, çıkacağım” dedi Neda annesine.

O evde Ahmet, bu evde annem... Zavallı kızım akşam babası o kadar hakaret ederken, kenarda oturup tırnaklarını törpülemeye devam etti. Tırnağını törpülerken içinden bizim gibi bir aileyi söküp atmaya çalışıyordu herhalde yavrucuğum…

Neda kızının tüm saygısızlarında kendini suçlu bulurdu. “Tabii ona adam gibi bir baba seçemedim, hata bende… Tabii arkadaşlarının anneleri bütün gün evde onlarla ilgileniyor. Ben ise sabahtan akşama kadar sokaktayım. Yavrum, tek başına büyüyor, o da haklı sinirli olmakta… ya da dün çocuk köfte istedi yorgunluktan dünden kalan yemeği yedirdim. Kızar tabii….” 

Çevresindeki herkes haklı, Neda’ysa hep haksızdı. Dolayısıyla hep yorgunduama ne kadar yorgun olduğunun da farkında değildi…

Ahmet ile ne güzel başlamıştı ilişkileri, ikisi de işe gidiyordu. Ahmet çok anlayışlı bir eşti karısının gözünde. Benden erken çıkıyor, evde yemek yoksa ben huzursuz olmayayım diye arkadaşlarıyla takılıyordu. Hafta sonu da aynıydı.Temizliği rahatça yap ben ayakaltında dolanmayayım diye kahvaltı eder çıkardı evden. Hatta bugün yemek yapma ben geç gelirim der, ona dinlenmek için zaman bırakırdı. 

Çocuk olunca işler değişti biraz. Kocamla yeterince ilgilenemedim. Bir yandan bebek, bir yandan şirketten gelen telefonlar hiç durmuyor. Annem sen çocuk bakmaktan anlamazsın diye bir süreliğine yanıma taşındı, ALLAH ondan razı olsun. O geldi en azından ne pişireceğim diye düşünme yükümü aldı üstümden.

Doğum süreci, evde yeni bir bebek, yeni bir insan ve tekrar annemle yaşamak… Başta bir travma ve kaos oluştu ancak sonra o düzene de alıştık. 

Annem bizi yetiştirirken sürekli bizim adımıza karar verdiği gibi, kızıma ve kocama da aynı şeyi yapmaya başladı. Dominant karakter deniyormuş bu tip insanlara. Ben bunu 40 yaşımda öğrendim. Biz annemi otoriter zannediyorduk. Oysa otorite, net durarak insan yetiştirebilme becerisiymiş. Daha doğru bildiğimiz ne yanlışlar var acaba?..

Uzun süre annem baktı Yeşim’e. Dolayısıyla çocuğun travmaları vardı. Evde sürekli hayır diyen bir anneanne… O zaman ben de en azından akşamları gönlünü yapayım diye, onu mutlu edecek her şeyi almaya çalıştım. Ama çocuğum mutlu olmuyordu… Onun sevdiği yemekler, daha ülkeye gelmeden yurtdışından sipariş edilen oyuncaklar... Ne versem, o hep olmayanı istiyordu. 

“Ayyy nereden geldi şimdi bunlar aklıma” diye kendini bir silkeledi. Gözünden akan bir damla yaşı sildi ve ayağa kalktı. Akşam evde yine tartışma çıkınca annesine gelmişti. Ahmet artık onun yaptığı hiçbir şeyden mutlu olmuyor ve sürekli şikâyet ediyordu. Aynı kızı Yeşim gibi. Boşanma aşamasında da olsa çocuğu için evleri ayırmamıştı.

Annesi içeriden söylenmeye devam ediyordu. “ Kaç yaşına geldi hala işe gitmesi gereken saati benim söylemem gerekiyor…”

İş yeri sığınağıydı aslında. Dolayısıyla sabahları ev halkını hazırlayıp koşa koşa ofisine kavuşmayı beklerdi. Ofiste ki yakın arkadaşı ortağının kızı Aleyna idi. Aynı odayı paylaşıyorlardı çünkü. Ayrıca kızı gibi ona çemkirmiyor, tatlı tatlı konuşuyordu. “Neda ablacım, bu düşüncelerin kullanım süresi bitti. Attık biz onları çöpe, zehirler bunlar adamı. Ay yoksa sen zavallı Yeşim’e de böyle şeyler yaptırmaya çalışmıyorsun değil mi? Z kuşağıyız biz. Aklımızla çalışıyoruz, bedenimizle değil. İşi vaktinde bitmezse kimse ölmez. Ama hayatın tadını kaçırarak yaşıyorsan zaten çoktan ölmüşsün…” diyordu muzipçe gülümseyerek.

O sabah da Aleyna, her sabah olduğu gibi, geç kalmış olasına rağmen sallana sallana girdi ofise. “Günooo.” Neda gözlüğünün üstünden bakıp, “günaydın” dedi. Ofise girince evde yaşananları kapıda bırakır işine konsantre olurdu. “Ayy aşko neyin var senin yine? Tamam. Güno değil. Sabah Şeriflerin hayrolsun sultanım.” Yine güldürmeyi başarmıştı onu bu çılgın çocuk.

“Nen var kuzum. Bi şey olmuş yine yüzünün rengi bir tuhaf. Hadi kalk sabah kahvemizi dışarda içelim. Gelirken kendimizi şımartır bi şeyler alırız. Ne dersin?” 

“Kızım sen de kaytarmaya yer arama. Daha masana oturmadın bile ne dışarısı. Kahve koydum ben makineye, al da otur. Benim çok işim var, şu an dışarı çıkamam.”

“Tatttlımm. Patronuz ya biz. Gece gündüz çalışıyoruz ya zaten.” Neda’nın gözlünün üstünden bakışını görünce cümlesini toparladı kocaman gülümsemesiyle. “Yani tamam. Ben senin kadar çalışmıyor olabilirim. Ama sen zaten hepimizin yerine çalışıyosun Nedoşum. Bizim yarım kalan işlerimiz de topluyosun. Hem de bizden daha güzel, daha dikkatlice. Şimdi masama oturuyorum ama öğle yemeğine dışarı çıkıyoruz. Yemeğin üstüne de sana güzel bir kahve ısmarlıyorum. Şşiişt itiraz etme lütfen.” Dedi ve kalçalarını abartılı şekilde sallayarak masasına yöneldi. Bu hareketin onu eğlendireceğini biliyordu. 

Oysa Neda, kahve yemekten önce içilmesi daha iyidir. Çünkü -yemekten sonra içtiğiniz her kahve bilin ki size enerji olarak gitmiyor yağ olarak gidiyor.- diye son gittiği eğitimde dinlemişti. Yemekten önce içince, vücut onu besin kabul etmiyor. -Dolayısıyla açlığımızı erteleyerek, kendi vücut yağlarımızı yakmayı kolaylaştırıyor… diyecekti ama vazgeçti. Kendi kendine bir kereden bir şey olmaz dedi ve işine döndü. Yine bir başkasının isteği için kendi isteğinden taviz vermişti…

Her şey bir kere ile başlar…

Kahve bardağının üzerinde yazan yazı tokat gibi geldi Neda’ya. Gerçekten hayatında şu ana ona çok zor gelen her şey bir kere yaparak başlamıştı. Bir süredir yemeğin üstüne kahve içmemeye alışmıştı aslında. Ama dün arkadaşına hayır diyemediği için içtiği kahve ona çok iyi gelmişti. Ve bugün de yemeğinin üstüne, sipariş ettiği kahve fincanının üzerindeki yazı tesadüf olamazdı.

Bir kere yaptıysan tekrar yapman kolaylaşır. Hatayı da, doğruyu da… Nerede duymuştu bunu? İnsan üretimin içindeyken, yaptıkça yapası geliyor. Yoruldum oturayım diyip keyfe dalınca o keyif hiç bitmesin isteği başlıyor.

Peki siz kendiniz için ne istiyorsunuz?..

 


Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. “Her şey bir kere ile başlar…”

    YanıtlaSil
  2. İnsan bulunduğu şartlara hemen alışabiliyor rahatlığımı seçiyoruz, Çalışmayı mı?

    YanıtlaSil
  3. Kahve tadında bir yazı...Gönlünüze sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  4. Ellerinize sağlık. Ne kadar doğru. Ürettikçe üretimde doyumsuzluk yaşıyoruz ve bu insanın lehine… Kendini toparlamak için motivasyon çok kıymetli…

    YanıtlaSil
  5. Güne başlamak için güzel bir yazı. Herşey bir kere ile başlar

    YanıtlaSil
  6. En ufak bir şeyde bile gevsediginde, çorap söküğü gibi geliyor devamı...

    Net olmak ve süreklilik sağlamak, iradenin guclenmesiyle mümkün...

    Ne diyetler, ne sporlar, ne projeler , ne kurslar yarım kaldı kim bilir...

    Her şey '1 kere' ile başlar.

    YanıtlaSil
  7. Kaleminize sağlık 🌺 Üzerinde ne de düşünülesi bir yazı....

    YanıtlaSil