Memleketinden İstanbul’a hem çalışıp, hem de istediği bölümü okumak için gelmişti Esra. Uzun süren iş arayışının sonunda istediği gibi bir iş bulmuştu ama tedirginliği de bir hayli fazlaydı. Yeni bir şehir, yeni bir okul, yeni bir iş derken işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyordu. İş ve okul temposu başlayınca ayak uydurmak zorunda kalmıştı. Günler, haftalar geçmişti. Artık yavaş yavaş işine de okuluna da adapte olmuş, arkadaş çevresi de oluşmaya başlamıştı.
Ama iş yerinde biri vardı ki herkesten çok farklıydı. Küçük, büyük, genç, yaşlı herkesin Vildan ablasıydı… Hiçbir gün yüzünün asık olduğunu görmemişti. Hep yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Olayların olumsuz taraflarından ziyade olumlu taraflarını görmeyi tercih ediyordu. Neşeli, şen kahkahalarıyla insanın içini ısıtan anaç bir tavrı vardı. Yaşı olmasına rağmen enerjisi hiç bitmiyor, atom karınca gibi oradan oraya koşturuyor, bunu da severek yapıyordu.
Vildan, Esra’yı zaman zaman evine akşam yemeğine davet ederdi. “Kızım gel, bu akşam yemeği beraber yiyelim, çocuklar, komşular gelecek kalabalık olacağız. Sohbet, muhabbet ederiz ben de senin burada annen sayılırım, burada bir aileyiz” derdi.
Vildan’ın oturduğu ev bahçeliydi. Bahçesinde meyve ağaçları, renk renk çiçekleri; oturmak için çardağı, çeşmesi vardı. Her şey ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Çünkü mahallelinin sünnet düğünleri, kına geceleri, mevlitleri, akla gelebilecek her türlü organizasyonları bu bahçede yapılıyordu. Sadece çalıştığı iş yerinde değil, oturduğu mahallede, memleketinde, kısacası çevresinde kim varsa onların bir tanecik Vildan ablalarıydı… Hafta sonu kahvaltıları, beş çayları mahallelinin vazgeçilmezleri arasındaydı.
Bahçede yapılanlar sadece bunlarla kalmıyordu. Mahallelinin konserveleri, salçaları, tarhanaları, yufkaları, baklavaları, dolmalarına da şahitlik ediyordu bu bahçe… Bu kadar koşturma Vildan’a hiç zor gelmez, keyifle ve severek yapardı. Zul gelmezdi.
Esra, bir gün Vildan ablasıyla sohbet ederken;
‘’Abla nasıl bu kadar işin üstesinden geliyorsun? İşte ayrı koşturuyorsun, evde ayrı koşturuyorsun. Bu işin sırrını bize de verirsen sevinirim vallahi. Ben işten sonra kendimi eve zor atıyorum. Bir kâse çorbayı hazırlamak o kadar zor geliyor ki… Senin maşALLAH’ın var. Ne işte yoruluyorsun ne de evde…’’
Bu iltifatlar Vildan’ın hoşuna gitmişti. Kocaman bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
"Kızım insan emek verdiği şeyi zamanla sevmeye de başlıyor. Sevince de tüm imkânlarını o şey için harcayabiliyor. Sevmesen nasıl yapacaksın ki? Bir yaparsın iki yaparsın sonra zor gelir. Bizim toplumumuzda yanlış bir düşünce vardır; ömür boyu sabrederek bir şeyleri yapmak! Ömür boyu sevmediğin bir şeyi yapmak zorunda olmak, ne kadar zor. Oysa sen o sahnenin hakkını verip rolü kaptın mı zaten severek yapıyorsun. Dolayısıyla severek yapmaya başlayınca rolü kaptığını da anlıyorsun.
"Tam olarak ne demek istediğini anlamadım Vildan ablacığım, biraz daha açar mısın rolü kapmak derken ne demek istiyorsun?’’
"Canım Esra’m, insan hayatta bir sürü farklı sahneye çıkıyor aslında. O sahnelere çıkınca başrol olma talebinde bulunmuş da oluyor. Üniversiteye başlıyorsan artık üniversite öğrencisi rolüne aday oldun. Evleniyorsan eş rolüne aday oldun. Çocuğun olduğunda anne rolüne aday oldun. Şaşırtıcı değil mi? Biz sahneye çıkınca rolü kaptık zannediyoruz. Hayır, sahneye çıktıktan sonra yaptıklarımla rolü kapıp kapmayacağım belli olacak. O rolü kapmak için çok emek vermem gerekecek. O rol bana yakışmaya başlayınca benle bütünleşince, ben o rolü sergilemeyi de sevince rolü kaptım demektir. Hani bazıları için derler ya ‘herkes anne olamıyor’ diye. Ya da bir işe giriyorsun 10 yıl olmuş hâlâ sana zul geliyor. Bir şeyleri yanlış yapmışsan, hâlâ rolü kapamamışsın demek oluyor.
Yani demek istediğim şu, bir şeye hakkıyla emek verirsen rolü kaparsın. Rolü kaptıysan severek sergilersin, sana zor gelmez. Bilmiyorum anlatabildim mi?’’
“Yani insanlar sahnenin hakkını vermeyince rolünü kapamıyor. Sevmeden ömür boyu yapmaya çalışıyor. Şimdi insanların işlerini yaparken neden bazılarının keyifle bazılarının zorla yaptıklarını anladım. Oturup bütün sahnelerimi gözden geçirmeliyim. Hangilerinde rolü kapmışım hangilerinde kapamamışım…”
14 Yorumlar
İnsan emek verdikçe sever. Ellerinize sağlık
YanıtlaSilAyy ne güzel yazı 😊inşaALLAH biz de güzel roller kaparız
YanıtlaSilRolünü kapan mutlu olur’a bir örnek Vildan..
YanıtlaSilHangilerinde rolü kapmışım hangilerinde kapamamışım…Ne kıymetli bir soru... emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilHayırda rolleri kapmak nasip olsun inşALLAH 🤲🏼
YanıtlaSilSevmeden yaptığın işlerde rolü kapamamışsın demek, ne büyük bir işaret sağolun
YanıtlaSilSahnemizi rolünü kaptığımızı zannederiz ama tam anlamıyla hakkını veremediğimizin farkına varamayız…🦋
YanıtlaSilBayıldım yazıya,🧡
YanıtlaSilHayatta kaç rolümüz var ve kaçını seviyoruz acaba
YanıtlaSilHangi sahnedeysek onun hakkını verebilmek ümidiyle...Kaleminize sağlık
YanıtlaSilHayırda yarışmak, rolünü kapmak, bedelini sevmek.. elinize sağlık
YanıtlaSilHayırda rolü kapacak bedelleri ödemek dileğiyle…
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş maşAllah 💐
Güzel sahnelerde güzel rollerimiz olsun. Rolumuzu sevebilelim ki kapalım.
YanıtlaSilHerkesin içine bir Vildan abla, her mahalleye bir Vildan abla :)
Teşekkurler Vildan. ablayı bize tanıtan güzel kalpli yazana :)
güzel roller bize sevdirilsin temennisi ile
YanıtlaSil