Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Uyum


Zaman hep ileriye doğru hareket halinde... Biz uyumlansak da uyumlanmasak da….

Her nerede ne tepki verirsek verelim ortaya bir performans koyarız. İşler istediğimiz gibi olmayınca da bir şeyleri suçlarız. Bu bize kendimizi iyi hissettirir. Kendimizle yüzleşmektense daha kolaydır başkalarına bahane bulmak.

Kendimiz daha iyilerle kıyaslarız çoğu zaman. Oysaki;
 
İnsanlar sahip olduklarıyla sınanırlar
İnsanlar sahip olamadıkları ile sınanırlar…
İnsanlar hiçbir zaman sahip olamayacakları ile sınanırlar…
 
Bir şeylerin bizde eksik ya da fazla olması değildi gerçek mesele...
Asıl mesele benim verdiğim tepkiler… Sorulara verdiğim cevaplar…
Halbuki bize yaradılışımızdan verilen o eksik yerine ne kadar çok avantaj verilmişti.
 
İş yerindeki meslektaşım Zeynep doğuştan yürüme engelli… O yollarda yürümekte zorlandıkça sanki hayattaki tüm yollar ona kolaylaştırılmış gibi adeta. İşe de birinin referansıyla yerleştirilmiş mezun olur olmaz, iş aramadan. Ben kendi durumumu hatırlıyorum da 4 ay iş baktım kaç yere CV ulaştırdım, mülakatlardan geçtim de öyle girdim bu işe.  En zahmetsiz görevleri ona verirdi müdürümüz. Hem de şefi 2 yıl sonra emekliye ayrılınca boşalan görevi ona devrettiler. Kısa zamanda yükseldi, az zahmetle, çok bereketle …
Müdürüne teşekkür etmişti Zeynep …
 
Ama teşekküründen daha fazla şükür etmiştir..
Hem verilenlere hem de verilmeyenlere….
Parolası buydu: 2 şükür, 1 teşekkür…
 
Çocukluk arkadaşım Hasan’ın durumu da benzerdi. Doğuştan eksikti onun da bir yanı. Fiziksel olarak değildi eksiği, babasız büyümek zorunda kalmıştı. Ama bütün akrabaları sarıp sarmalamıştı Hasan’ı. Benim babamdan görmediğim ilginin kat kat fazlasını göstermişti ona amcaları, dayıları… Okulda anlamadığı konularda hocaları ona özel ders verirdi. Sanki kendi evlatlarının ödevleriyle ilgilenir gibi ilgilenirlerdi.  Hatta evleneceği zaman da hemencecik halloluverdi ev işi, eşya işi... Biz daha ne olduğunu anlamadan  düzeni kuruluverdi. Az zahmetle…
 
Teşekkür eder her zaman destek olanlara.
Teşekkürden çok da şükrü vardır...
Sahip olduklarına, sahip olmadıklarına…
 
İnsan kendine verilmeyenleri, eksik olanı noksan olarak görür çoğu zaman.
“O’nda var bende neden yok” dediğimiz yerde bize verilmeyenleri dezavantaj görürüz. Halbuki bize verilmeyenler verilenlerden daha çok lehimizedir de biz bilmeyiz bunu.
 
Çocuğu olmadı diye üzülür bazı insanlar ama bilmez ki eşi ile muhabbeti ilk günkü kadar canlı, taze, diridir. Akrabaları, arkadaşları kalabalıklaştırır etrafını…
 
Maddi durumuna üzülür kimisi, daha geniş ferah bir evde oturmak ister ama bilmez ki şu an oturduğu evdeki sohbeti, o keyfi alamayacaktır başka yerde. Dostları toplandığında evine, o küçücük yemek masasının etrafı bereketlenir, şenlenir...
 
Bu kadar az imkanla nasıl bu kadar keyif alınır hala sırrını anlayamadım diye düşünür…
Bu yüzden teşekkürümüz çok güzel, teşekkürümüzden fazla olan şükrümüz daha da güzel yapar hayatımızı…