KUŞLARIN DİLİ



“Geldik işteee!!!” 

Üç saat süren yolculuğun sonunda, köyün girişindeki cami görünmüştü. 

Hafta sonları şehrin koşturmacasından biraz olsun kurtulmak için babaanne ve dedesinin yanına köye geliyorlardı.

Her köye geliş Neşe için yeni bir heyecan, yeni bir maceraydı.

Bir hafta boyunca okulda yaşadıklarını, olan biteni, heyecanla babaanne ve dedesine anlatıyordu. Her ziyaretleri sonrasında ise köy hayatına dair bir şeyler öğreniyordu dedesinden.

“Dede, dede! Biz geldik!”

Babaanne ve dedesi, misafirleri için çoktan evin önündeki verandada masayı hazırlamışlardı. Kuzine, yazın da yanar, çömlekte pişen yemek, son bir kez kuzine üzerinde kaynar, yemek sonrası çayları orada demlenirdi. 

“Oo güzel gelinim, torunum mu gelmiş, ne hoş gelmiş...”

Neşe, babaanne ve dedesinin sıcak karşılamasıyla birlikte sanki düğmesine basılmış gibi konuşmaya başladı.

“Hogoş bugulduk, degedege... Hogoş bugulduk bagabagannege…”

Dede şaşkın şaşkın bakıyordu...

“Evlat ne diyorsun??!!!”

Neşe’nin annesi, Meral gülerek cevapladı; “Kuş dili konuşuyormuş baba. Hoş bulduk, bütün haftamız böyleydi. Okulda öğrenmiş:)))”

“Kuş dili... Hmm... Anlaşıldı. “

Yemekler yendi, çaylar içildi. Yıldızların çoğalmasıyla birlikte, herkes yataklarına çekildi.

Ertesi sabah Neşe, uykuda bütün gün için enerji depolamış olarak uyanmıştı. Bahçedeki dedesinin yanına koştu ve onu salatalık fidesi ile konuşurken buldu. 

“Dede, ne yapıyorsun? “ 

“Hayırlı sabahlar…. Biz de sebzelerle sohbet ediyorduk.”

“Salatalıklar konuşur mu hiç!”

“Konuşur tabi evladım, her şey konuşur. Sen nasıl kuş dilini öğrenmişsin, ben de otların, bitkilerin ne söylediğini öğrendim.” 

“Yaaa… Ne diyor peki?”

“Beni sulayın diyor.”

Neşe şaşkın bakışlarla dedesini dinlemeye devam etti.

“Evlat, her şey konuşur, kendi dilinde bir mesaj verir. Biz dinlemesini, görmesini bilirsek bu mesajları iyi anlarız. Bir kedinin her bir mırıltısı, hırlaması farklı mesaj verir. Bir köpeğin kuyruğunu sallaması, kuyruğunu bacaklarının arasında tutması, kulaklarını dikmesi, rahat olarak yatması ve ayaktaki dikkatli duruşu farklı mesaj verir. Kuşların ötüşleri de farklıdır, dilleri de. Mesela Süleyman Peygamber, onların dilini biliyormuş, biliyor musun?”

“Evet dede, biliyorum. Süleyman Peygamber çok gergin bir peygambermiş, annem söylemişti.”

Dedesi bir kahkaha patlattı: 

“Bilgin bir peygamber olmasın o evlat”

“Bilgin ne demek?”

“Bilge; yani çok ilimli demek. Kendisine öğretilenlerden, bilmediklerine de ulaşmaya çalışan. Evet... Ne diyordum? Bütün canlı ve cansız varlıkların bir dili vardır; bir mesajları vardır. Bunları iyi anlarsak, işimiz kolaylaşır. Yoksa zannettiğimiz mesajlarla hareket ederiz.”’

“Nasıl yani dede?” 

“Mesela ninen bazen bana sitem eder. ‘Sana bir çay doldurayım mı?’ dediğimde istemez evet der ama aslında sadece çayla gönlümü alamazsın demek ister, ben de o zaman onu bir yerlere gezmeye götürürüm.” 

“Ne komikmiş dede. Neden istediği şeyi hemen söylemiyor?” 

“Yavrum insanların gerçekte istedikleri ile söyledikleri şeyler farklıdır. Önemli olan söylemek istediklerini anlamaktır. 

Söylenenden, söylenmeyene ulaştığın zaman gerçek mesajı anlamış olursun. 

O yüzden insanların dili de aslında konuştukları değildir.” 

“Peki ben bunu nasıl öğreneceğim dede?” 


“Dikkat ederek evlat, dikkatlice insanları dinleyerek, yüzlerine bakarak…Bir de büyüdükçe deneyim kazanarak, ilim alarak insanları tanımayı öğrenirsin.” 

Sohbetleri Meral’in sesiyle aralandı.

“Kahvaltı hazııır! Hadi sofraya...”

Keyifli bir hafta sonu ardından, eşyalarını toparlamışlar, İstanbul’a doğru yola koyulmuşlardı.

Neşe, yol boyu dedesinin söylediklerini düşünüyor, akıp giden manzaraya bakıyordu.

Ağaçlar, bulutlar, tarlalar, öndeki yük kamyonları, yan arabadan el sallayan bir oğlan çocuğu…. Demek her şeyin bir mesajı, bir dili vardı.

İstanbul’a az bir mesafe kala, babası bir benzinlikte mola verdi.

“Haydi bakalım hem benzin alalım hem de bir ihtiyaç molası verelim.

“Baba, sen arabaların dilini biliyor musun?”

Neşe’nin sorusuna karşı babası...

“Bu da nerden çıktı kızım?” diye sordu.

“Yani araba, bana benzin alın mı dedi?”

“Evet” dedi gülümseyerek ve benzin göstergesini gösterdi.

“Bu çocuk da bu aralar dile merak sardı herhalde; kuş dili, araba dili…” dedi Meral’e göz kırparak.

Neşe ise düşüncelere dalmıştı...

“Konuşulan ne? Anlatılmak istenen ne? Çok düşünüp, gözlem yapıp az konuşmak gerek…”

Dedesinin sözlerinin çoğunu henüz anlamamıştı, büyüdükçe anlayacaktı ancak şimdiden zihninde yer etmişti.

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; Kim Kimdir ve İlişkilerde Ustalık Programları; insanları tanımamıza, iletişimin gerçekte ne olduğunu anlatarak iletişim ve ilişki kalitemizi artırmaya yarayacak; gerçek, faydalı, anlaşılır, uygulanabilir bilgiler içerir.

Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Herşeyin dilini anlayabilmek için anlamaya çalışmak gerekiyor. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Evet, gercekten baktığımızda, doğanın bizi her daim bir mesajı olduğunu anlarız. Aslında bizimle konuşan Allah’tır. Allah, yarattıklarının vasıtasıyla bize seslenmektedir. Allah’ın radyosu daima açık, dinlemesini bilene🤗🤗

    YanıtlaSil
  3. Öğrenme merakla başlıyor. Merak ettiğim şeyi incelemeye başlıyorum. Peygamber kıssaları bana ne diyoru merak edebilirim yada pis yedili de nasıl hile yapılacağını. Insan kendini bugününden iyi yapacak şeyleri merak etme gayretin de olmalı. Ellerinize sağlık çok keyifli bir yazı. Bir sürü sey düşündürüyor.

    YanıtlaSil
  4. Özlem Aktoprak25 Ağustos 2024 19:26

    Ellerinize sağlık🌺

    YanıtlaSil
  5. Her yaratılanın bir dili vardır.Hayattaki her şey bize bir mesaj verir.

    YanıtlaSil
  6. Meryem H. Erataman25 Ağustos 2024 20:29

    Herşey bir mesaj taşıyor ama okumayı bilmek gerekiyor. İlmimiz kadar algılıyoruz o mesajları, algılamaya başladıkça öngörümüz artıyor.
    Çok teşekkür ederiz Hocam.

    YanıtlaSil
  7. Hayatında bir dili var

    YanıtlaSil
  8. Her şey konuşur, kendi dilinde bir mesaj verir. Biz dinlemesini, görmesini bilirsek bu mesajları iyi anlarız. 🍃

    YanıtlaSil
  9. Bugün fındık toplarken ben de fındığın dilini düşünmüştüm üzerine bu yazıyı okudum. Kıyıda köşede bı.findik. yerde çok zor ulasilmasi. Önce üşendim. Kim çıkacak bı tane fındık için dedim. Sonra bereketi gider hadi tırmanmaya. Çok zahmetli. Aldım o bir.findigi. sonra arkasından o kadar çok fındık çıktı ki. Bana aslında bir mesaj verdi.
    Bı kisinin önemi. O bir kişi arkasından bir çok kişiyi donusturebilir yeter ki bedel ödeyelim.
    Oykudeki Neşe gibi benim de mesajım buydu.
    Teşekkür ederim elinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  10. Keyifli bir yazı olmuş :) Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  11. Keyifli bir yazı olmuş :) Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  12. Hayatın, insanların, hayvanların, bitkilerin, canlı, cansız her şeyin bir dili var! biz anlayabildigimiz kadar iletişim, onların ihtiyacını giderebildigimiz kadar ilişkimiz var ♥️ emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Mesajları algılayabilmek ne kadar da kıymetli… Gören göz, duyan kulak olabilmek… Emeği geçenlerin ellerine sağlık, keyifli ve akıcı bir yazıydı 🌷

    YanıtlaSil
  14. Ne tebessüm ettiren bir yazı 🍒😊

    YanıtlaSil