YAĞMUR

 


Gözleri de buğu buğuydu camlar gibi Nehir’in. Yağmuru izlerken dalıp gitmişti zihninin derinliklerine. Yeryüzüne usul usul akan yağmur muydu, düşünceleri miydi bilemedi. Koluyla şöyle bir sildi gözlerindeki yaşları.

Yağmurun sesine bıraktı sonra kendini. Kulağındaki tatlı uğultu, sakinleştirici etkisiydi âdeta. Elini uzattı balkondaki mermerden öteye. Avucunda biriken damlaları hissetti. Toprağın kokusu da baharat olup serpiliyordu şimdi. Islak kirpiklerinin arasından dalgın dalgın bakıyordu.

Her yağmur yağdığında çiçeklerini balkona alır, onlar banyo yaparken çayını keyifle içerdi. Bu sefer öylece oturuyordu. Tâkati kalmamıştı. Her şey üst üste gelmiş, tüm enerjisini almıştı.

Daha birkaç ay önce, yeni başladığı işine henüz alışamadan yanındaki arkadaşı istifayı basıp gitmişti. Patron, çömezliğine aldırış etmeden iki kişinin yapabileceği işin tamamını ona yüklemişti. Günlerce mesaiye kalmış ama yine de yetiştirememişti işleri. Tam ‘Bittim’ diyecekken yeni eleman imdadına yetişmişti de ‘Oh’ demişti.

İş hayatı yoluna giriyordu ki bu sefer annesi kalp krizi geçirdi. Ameliyattı, evde bakımıydı, kontrole gidip gelmeleriydi derken başa çıkmakta zorlandığı stres dolu günlerin içinde debelendi durdu. Çoğu kişi gibi o da stresle başa çıkma yöntemi olarak yemeyi seçmişti. Yediği yiyeceklerin kilo aldırdığını fark ediyor ama sağlığını bozduğunu fark edemiyordu. Günden güne güçsüzleşip, biraz yürüdüğünde bile nefes nefese kalmaya başlayınca hastahanenin yolunu tuttu.

Sonuçlar pek iç açıcı değildi. Karaciğerinde yağlanma başlamıştı, şekeri sınırdaydı. Doktorun çizdiği tabloda iki seçenek vardı; ya sağlıklı beslenip yürüyüş yapmaya başlayacak ya da bu değerlerin ilerlemesine izin verip ilaç kullanmaya başlayacaktı. İlk seçeneği seçti. Başta çok zorlandı; az yemek, yürümek ölüm gibiydi. Devam ettikçe yürümeyi sevmeye başladı. Şimdi ne zaman canı sıkılsa kendini yollara atardı.

Yine öyle bir gündü işte. Ev sahibi istediği zammı yapmazsa evi boşaltmasını istemişti. Boşa koysa dolmuyor doluya koysa olmuyordu.  ‘Yok, bu böyle olmayacak’ diye düşündü. En iyisi yürümekti. Dışarı attı kendini. Çiseleyen yağmurun altında yürüdü, yürüdü, yürüdü…

Hareket ettikçe hafifliyordu. Tıpkı içinde tuttukça koyulaşan, sonra da suyunu döken bulutlar gibiydi zihni şimdi. Başını kaldırıp baktı gökyüzüne. İnsan nasıl da doğa ile benziyordu. Her şey birbiriyle uyumlu tasarlanmıştı.

Yağmuru düşündü sonra. Ne kadar çok olumlu etkisi vardı bir çok şeye? Doğaya, toprağa, ağaçlara, yapraklara, köklere, meyvelere, hayvanlara, insanlara… Tüm canlılara iyi geliyordu. Azlığı özletiyor, çokluğu bunaltıyordu. Yokluğu üzüyor, varlığı hayat katıyordu. Doğada hep bir yeniden doğuşa vesileydi. Ama şiddetli olduğunda bir yerleri de su basıyor zarar veriyordu.

Hayatta her şeyin hem avantajları, hem dezavantajları vardır...

İrdelemelerine virgül koyup, adımları yavaşlayınca irili ufaklı salyangozlar ilişti gözüne. Kimisi kaldırımda, kimisi duvarların üstündeydi. Durdu ve bir tanesini izlemeye koyuldu. Sırtında hiç şikayet etmeden sürekli taşıdığı yüküyle minik minik yol alıyordu. Kendisi yumuşacık, kabuğu bir o kadar sertti. Hayret ! Her gittiği yere bunca ağırlığı nasıl da taşıyabiliyordu?

İnsan da böyleydi aslında. Nereye giderse gitsin sınavını taşımak durumundaydı. Biri bitiyor diğeri başlıyordu. Ardı ardına gelmesinde sınavı dizayn edenin bir bildiği vardı elbet. Sınadığını, bir versiyonundan başka bir versiyonuna taşımak istiyordu. Bir soruya takılıp kalmak yerine, ortama uyumlanıp, olduğun yerin tadını çıkarmaya çalışınca ancak geçilebilir bir hâl alıyordu bu test...

Şahitliklerini zihninde arşivlerken yürümeye devam etti. Çok sonra o cümleyi hatırladı, ilk duyduğunda çok etkilendiği, şimdi de yolunu aydınlatacak olan o cümleyi:

Öykünde mutlaka canının sıkılacağı kader çizgileri veriliyor ki terin soğumasın…

Ömrünün özeti bir satıra sığmıştı. İçine sokası gelmişti bu cümleyi. Hep bir engeli aşması gerekmişti ve gerekecekti son nefesine kadar. Tam dinleneceğim dediği yerde hayat bir konu daha gönderiyordu ona.

İyi ki de böyleydi. Teri soğursa nasıl motive olacaktı? Yeniden ısınmak zaman almayacak mıydı? Hadi onu geç, o kadar vakti var mıydı? Ya uyumlanacak sınavını geçecekti, ya da kabullenmeyip kaybedecekti.

Yürüdükçe adımları hızlandı, vücudu ısındı, kendini yağmurun neşesine bıraktı...


 

 

 


Yorum Gönder

13 Yorumlar

  1. Ne güzel umut dolu bir yazı 😊

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel yazı. Sınavı kabullenmek ve uyum sağlamakla, sınavda yüksek bir performans sergileyebiliriz gerçekten. Bunu hatırlattığınız için teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  3. Çok içten insanı iç yolculuğuna götüren bir yazı olmuş ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Bir problemi çözüp diğerini coşkuyla karşılayabilmek nasip olsun, ne kadar güçlenirsek hayatta o kadar başarılı olacağız inşAllah..

    YanıtlaSil
  5. Rabbim beni seviyor ve hiç boş bırakmıyor ki. Terim soğursa motivasyonum giderse diye

    YanıtlaSil
  6. Rahat uyumak mı, rahat yaşamak mı? Her hareket aklımda olmayan diger hareketlere vesile oluyor...

    YanıtlaSil
  7. Her an sinavdayiz. Doğru tepki verenlerden olmak ümidiyle teşekkürler 💐

    YanıtlaSil
  8. Hayırda terimiz soğumasın inşALLAH…

    YanıtlaSil
  9. Leyla Sözüer27 Ekim 2024 13:09

    Bulunduğu yerde genel şikayet eden, etmek isteyenler için çok güzel bir çözüm olmuş🎊

    YanıtlaSil
  10. Akıcı ve huzur veren bir yazı

    YanıtlaSil
  11. Hayatın iniş çıkışlarını olduğu ve bunların bizim aleyhimize değil de lehimize olduğunu anlatan güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  12. İyi ki de böyleydi. Teri soğursa nasıl motive olacaktı?...
    Problemine karşı çözüm üretme yolunda olanların teri olur. Her problemin çözümünde potasını daha da büyütür.Onun için problem çözmek artık zehiri en güzel şekilde atmadır.Problemsiz hayat yok çözene de mutsuz, başarısız hayat yok...

    YanıtlaSil
  13. "Bir işi bitirince başka işe koyul" terin soğumasın :)

    YanıtlaSil