Gün henüz aydınlanmıştı... Erol hep aynı saatlerde uyanır ve uyanmak için de hiçbir zaman alarma ihtiyaç duymazdı. Yatağından kalktı, lavaboya giderek yüzünü yıkadı. Durdu bir an ve aynada uzun uzun kendine baktı. İçinde büyüttüğü derin bir boşluk vardı. Bu boşluğun izleri de yüz çizgilerine yansımıştı. Ne çok şey yaşamıştı hayatta… Ve ne çok zorluğa katlanmıştı. Hayata sıfırdan başlamış ve kendi çabasıyla yükselmişti.
Namazını kılmak için odasına geçti. Ardından uzun uzun dua etti her zaman ki gibi… Sonrasında çalışma masasına yöneldi. Günlük okuduğu Kur'an'ın başına geçti. Hayatı hep sistemliydi. Düzeni bozulsun istemezdi.
Bir saat geçmeden mahmur gözleriyle küçük kızı Lale girdi odaya. Zamanında yaşları yakın diye aldırmak istediği ama eşinin karşı çıkıp dünyaya getirdiği kızları. İri gözleriyle etrafına baktı Lâle.
Küçük kız babasına düşkündü ama babasının annesine haksızlık ettiğini düşünürdü.
Acaba kimdi haksızlık yapan? Neyin sonucunda haksızlığı hak ediyordu?
Erol, masasından doğruldu. O sırada, yaşadığı sıkıntıları konuşkanlığıyla örtmeye çalışan eşi Ayşe de ‘’Bahçedeki kediden, dökülen yaprakların durumundan bahsederek’’ girmişti odaya... Sanki düşmanmış gibi baktı Erol; alakasız şekilde konuşarak içeriye giren eşine. ‘‘Ne çok konuşuyor’’ diye düşündü yine. Halbuki ne emekleri vardı Erol'un hayatında. ‘’Çok konuşuyor’’ dediği kırk yıllık hayat arkadaşı değil miydi? Hayatı birlikte göğüslememişler miydi? En sıkıntılı anında yanında değil miydi? Erol'u kızlarından bile üstün tutmamış mıydı?
Aşırılık olan her ilişkide sıkıntı vardır.
Ayşe kimseyi incitmek istemez, kimseyle küs olmazdı. Ama nasıl oluyor da eşini üzüyordu, bunu hiç anlamıyordu… Herkese iyi davranan Ayşe ama şikayet edilen, eleştirilen, değeri bilinmeyen, yine Ayşe’ydi…
Ayşe’nin hatası sınırlarının olmamasıydı… Sınırlar ve imtiyazlar olmalıydı hayatta…
Evlerinde herkes huzur istiyordu. Ama bunun için kimsenin bir çabası yoktu. Şikâyetin çözüm getirmediğinin farkında varmadan sürekli birbirlerinden şikayet ederlerdi. Oysa şikâyet ederek ne kadar gün geçirebilirlerdi…
Erol ve Ayşe misafir ağırlamayı çok severlerdi. Ama Erol misafirlere bile Ayşe'yi şikâyet ederdi. Ona göre her şeyin tek suçlusu Ayşe’ydi. Çünkü Ayşe kendisini Erol’un istediği gibi düzeltmiyordu… En azından Erol böyle düşünüyordu.
Oysa Erol işleri büyümeye başladığından beri eve daha az vakit ayırmaya başlamıştı. Ve bunun farkında değildi. İşten geldiğinde Ayşe onu rahat ettirmek için elinden geleni yapar hatta fazlasıyla üstüne düşerdi. Buna rağmen Erol hala evin en agresif ve huysuzuydu…
Erol odanın diğer ucundaki kızına ve eşine baktı… Birbirleriyle konuşurken ne kadar da neşeliydiler. Oysa Erol'a bir şey için cevap verdiklerin de nasıl da tedirgin ve kaygılı oluyorlardı.
Erol bu manzara karşısında ‘’Değişmesi gereken onlar mı yoksa kendisi miydi?’’ diye geçirdi içinden…
‘’Aile içinde sadece benim yanımda mutsuzlarsa ve aile içinde sadece ben mutsuzsam buradaki tek yanlış bendim.
Neyi yanlış yapıyordum acaba? Neden kızlarım, annelerinin yanında oldukları gibi neşeli olamıyorlardı benim yanında?’’
Ya da beni bu kadar düşünüp rahat ettirmeye çalışan eşine neden bu kadar gıcık oluyordu?
Neden bir baba olarak ve bir eş olarak onlarla daha yakın olamıyordum?
Zihnindeki sorular soruları kovaladıkça bir şeylerin farkına daha iyi vardı Erol…
‘’Ortada bir problem varsa o da bendim. Benim dışımdaki hiç kimsede bir problem yoktu.
Ve o problemi çözmek içinde ilk adım olarak problemin farkına varmak gerekiyordu.’’
Evet…
Erol birinci adımı atmıştı. ‘’Problem bende’’ demişti.
Şimdi sıra, ikinci adımdaydı…
Bu problemi nasıl çözmeliyim?
15 Yorumlar
Elinize sağlık👏🏻
YanıtlaSilHuzuru isteyipte aslında kendimiz huzursuzluğu seçiyoruz farkında olmadan…
YanıtlaSilHuzurunuz hiç eksik olmasın. Kaleminiz keskin olsun. Yüreğinize sağlık hocam...
YanıtlaSilProblemin farkına varmak... Herşey kabul ile başlıyor... Emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilFarkındalık uyandıran bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık 🍃
YanıtlaSilEline sağlık
YanıtlaSilSınırlar konusu hayatımızda çok önemli bir konu gerçekten… Verirkende o sınırları koymamız gerekiyor. Çünkü o insanları bozulmasına da o kadar veren kişi sebep oluyor… Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı :)
YanıtlaSililişkilerde dengeyi koruyabilmek! Kendi alanindaki imkanlarla karşının ihtiyaçlarını görebildiğin gibi, karşı tarafinda imkanları ile senin ihtiyaçlarıni gormeaine izin vermek... terazi de dengeyi koruyabilmek..
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık
Huzuru ne kadar yanlış şekilde arıyormuşuz. ellerinize sağlık
YanıtlaSilBu aşamaya gelmek çok anlamlı. Kabullenip çözüm arayışına girmek...
YanıtlaSilEn zoru problemin kendimize ait payını görebilmek. Kaleminize sağlık , emeğinize sağlık hocam. Su gibi akıp giden bir yazı olmuş.
YanıtlaSilFaydalı bir yazı, teşekkürler 🌸
YanıtlaSilHer problemin bize bakan tarafını görüp çözebilmek nasip olsun. Elinize sağlık…
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok akıcı bir yazı olmuş
YanıtlaSilKoca evrende herşeyin sınırına şahit olan insan ve sınırlarını korumakta en zorlanan insan.... Neden? Vazgecemeyisleri... Sevgi,ilgi, saygı vs. Sonunda yine mutsuz olan insan... Kaleminize sağlık 🌿
YanıtlaSil