HAYAT KOLAY OLSUN


 

İnsan, işleri hep kolay yoldan halletmeye meyillidir. Sınavda başarılı olmak ister ama test çözmeden. Zengin olmak ister, çok yorulmadan. Genç ve sağlıklı kalmak ister ama sağlıklı beslenmeden, spor yapmadan. Oysa bu hayatta nelerin sebeplerini oluşturuyorsak onların sonuçlarını yaşarız.

Genellikle sonuç odaklı bir yaşam sürerken, o sonuca ulaşmak için gerekli çabayı gösterme fikri aklımıza gelmez. Gelse bile, gücümüzün yetmeyeceğini düşündüğümüzde ya da o çabayla yüzleşmeye hazır olmadığımızda kolay yoldan sonuca varmak isteriz. Bu, çeri çöpü halının altına süpürmek ya da eskimemesine rağmen beğenmediğimiz bir eşyayı çöp kutusunun kenarına bırakmak gibidir. Ne kadar da çabuk vazgeçer olduk eşyalarımızdan…

 

Hiçbir şeyin kıymetini bilmeden ne kadar hızlı tüketir hale geldik. Eskiden, kıyafetler sırayla eskiyene kadar kullanılırdı. Büyük kardeşinkini diğer kardeşler giyerdi. Kardeşler, komşuların ya da akrabaların çocuklarını büyütürdü. Eskiyen kıyafetlerden, eğer yırtık değilse, bez torbalar yapılırdı. Küçük iyi parçalarından kırkyama örtüler, yırtık yerlerinden ise temizlik bezleri yapılırdı. Yani, her şey faydalı ve ihtiyaç gideren parçalara dönüştürülürdü. O dokumanın, emeğin hakkı verilirdi.

Dokuma işi de başlı başına bir emek hikâyesidir. Her bir aşaması büyük bir çaba gerektirir. Koyunlar kırpılır, yıkanır ve günlerce çevirerek kurutulur. Yünler günlerce çevrilir, inceltilir. Doğal boyalar yine sabırlı bir bekleyişle yapılır. İpler, bu boyaların içinde günlerce bekler ve tekrar kuruması için zamana bırakılır. Sonunda ise tezgâh başına geçilir ve motiflere göre yerlerine dokunurlar. Bu sebeple dokuma halılar günümüzde hala değerlidir.

İnsan, çok emek verdiği bir şeyi kolayca hayatından çıkaramaz.

Bir şey nasıl başlarsa öyle biter. Çok emek verdiğimiz şeyin bereketini ve hayrını da o kadar görürüz. Günümüzde ise, her şeyi çok kolay elde ediyor ve çok kolay elden çıkarıyoruz. Kıyafetlerimizi, ilişkilerimizi, yediğimiz ve içtiğimiz her şeyiArtık arkadaşımızın yüzü asık olduğunda bile farkına varamıyoruz. Hasta olduğunda onu ziyaret etmek yerine, duygularımızı emojilere hapsediyoruz. Birbirimize nazımız geçmez oldu.

Zahmetsiz bir iş nasıl kalıcı ve güzel olabilir ki? Zahmeti çekilmeyen bir ilişkide nasıl mutluluk ve süreklilik sağlanabilir?

Eskiden sofralar da böyleydi. Sohbetlerle dolu olur, yürekleri ısıtırdı. Sofraya gelen her şey büyük zahmetle elde edilirdi. Ekmeğin sofraya gelmesi, bir tohumun toprağa ekilmesi, büyümesinin beklenmesi ve yağmur için dualara çıkılması demekti. Her aşamasında ayrı ayrı bedeller ödenirdi. O ekmeğin mayalanıp sobada pişirilmesine kadar geçen süreç, hep emek ve alın teriydi. Bu emek, insana birlik ve beraberliği, zarafeti öğretirdi.

İnsan insana muhtaçtır. Önceden insanlar birbirinin eksiğini kapatırdı ve bu sayede ilişkiler de sağlam olurdu. O zaman ekmek çok değerli olurdu. İsraf edilmez, yere düştüğünde öpülüp alnına koyulurdu.

Emek verdiğimiz her şey kıymetli olur.

Şimdilerde ise, mahalle fırınından sıcacık ekmek alabiliyoruz, en fazla on dakikada. Bayatlayınca da hemen çöpe atıyoruz. Dönüştürmek aklımıza bile gelmiyor. Kolay elde ettiğimiz için elimizden de kolay çıkıyor. Zahmetine katlanmadığımız için değerinin farkında olmuyoruz, yokluğunu da hissetmiyoruz.

Ekmeğin bir yolculuk hikâyesi vardır. Zahmeti vardır ve bu zahmete katlananlara rahmet olarak döner. O insanlara baktığımızda, her şeyin kıymetini bildiklerini görürüz. Hem eşyaların, hem gıdanın, hem de insanın... Çünkü zahmet ve emek ile elde ettikleri şeyler çok kıymetlidir. Hedeflerine göre hareket ettikleri için yüzlerinde mutluluk, kalplerinde huzur vardır.

Peki, günümüzdeki fark nedir? Neyin karşılığında neleri kaybetmişiz? Eskiden zorlanılsa da, zorluğun karşısında kazanılan huzur, bereket, birlik ve beraberlik insanları mutlu ederdi. Şimdi ise her şeyi kolay elde ediyoruz ama yine de mutsuzuz. Kolay elde ettiğimiz için de çabuk vazgeçiyoruz. Sürekli daha fazlasını isteyen, elindekilerle tatmin olmayan insanlar hâline geldik.

Peki, ne oldu da bu duruma geldik? Her şey bir şeyden doğuyorsa, biz ne yaptık da bu süreci başlattık? Hangi adımı attık da bu noktaya geldik? Yavaş yavaş, farkında olmadan bu raddeye nasıl geldik?

Bir yerde yanlış bir adım attığımızı anlayamadık. Süreç bize doğru gibi gösterildi ve bizim de kolayımıza geldi: "Aa, ne kadar kolaymış, böyle yapınca o kadar zorlamaya gerek yokmuş," dedik. Zahmetteki rahmeti anlayamadık.

Her zahmet aslında farkında olmadan bizi güçlendirir.

İrademizi artırır, bizi daha sabırlı ve dayanıklı hâle getirir. Meğer uğraşmak, varmaktan daha tatlıymış... Emeğin bir tadı varmış... Temizlikten sonra içilen kahvenin, yoğun bir iş gününden sonra dönülen sıcak bir yuvanın, bütün yıl çalıştıktan sonra çıkılan tatilin tadı başkaymış.

Emek yoksa ekmek yok. O emek olmadan meğer varılan zirvenin tadı yokmuş

Eninde sonunda ödeyeceğimiz bedelden kaçmak, meğer o bedeli daha da büyütmekten başka bir şey değilmiş.

 

 

Yorum Gönder

15 Yorumlar

  1. emeğin bize neler kattığını anladığımızda biz zaten yapmak için can atıyoruz

    YanıtlaSil
  2. zahmet bizi güçlendirir. bunu bilmek insanı tembellikten alı koyuyor

    YanıtlaSil
  3. Her konu bedele bağlanıyor aslında, elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. Sanırım tamda buyüzden eskileri özlemeye başladık. Çoğunlukla tüketir hale geldik.

    YanıtlaSil
  5. Ne de çabuk unuttuk eskiyi 🦋

    YanıtlaSil
  6. İnsan istediği bir şey için bedel ödeyince, mücadele edince kıymeti oluyor ama maalesef zamanımızda her şey kolay elde edilir olunca kıymette bilinmiyor…

    YanıtlaSil
  7. Emek yoksa ekmek yok....Birbirine yakışan iki kelime... Bir çok şeyin somut örneği hayatımızdaki...Gerçekçi yazınız için teşekkürler 🌸

    YanıtlaSil
  8. Emek yoksa ekmekte yok..

    Kaleminize sağlık 🌿

    YanıtlaSil
  9. Emek yoksa ekmekte yok..

    Kaleminize sağlık 🌿

    YanıtlaSil
  10. Her zahmet insanı güçlendirir🍀

    YanıtlaSil
  11. Öyle güzel bir yazıydı ki, okurken iyi geldi… 🌱

    YanıtlaSil
  12. Zahmet Rahmet..anlık kolaylık bereketi de rahmeti de alıyor

    YanıtlaSil
  13. Emeğin karşılığı zayi olmaz.
    Elinize sağlık💐

    YanıtlaSil
  14. Kolay olmasını istediği için aslında en çok o zorlanır... İşi ona sevdirilmez, her gün zül gelir... Oysa başında zorlanana sonrasında iş sevdirilir, en az o yorulur... Bu nasıl zıtlık değil mi?

    YanıtlaSil
  15. Emekten keyif alabilmeyi öğretenlere çook teşekkürler

    YanıtlaSil