MUTSUZ EVLİLİK

Mutsuz Evlilikte Kadın Olmak

Cemile otuzlu yaşlarının sonlarında, alımlı, tebessümlü, iyi niyetli bir kadındı. Herkesle iyi geçinmeye çalışan, uyumlu biriydi. Masasının üzerinde kızı Cemre'nin fotoğrafı vardı. Hayattaki en büyük neşe kaynağı biricik yavrusuydu. Ne zaman canı sıkılsa Cemre'nin fotoğrafına bakıp "Allah bana ne güzel bir evlat bağışladı" diye şükrederdi. Evliliği için ise aynı şeyi söyleyemiyordu. Ahmet'le aralarındaki ilişki çocuğu için katlandığı bir şeye dönüşmüştü. 

Gözü takvime ilişti, bugün evliliklerinin 10.yıl dönümüydü. "Belki bu sefer hatırlar" diye umut etti. Bunun boşuna bir umut olduğunun farkındaydı. Evliliğinde yaşananlar gözünün önünden film şeridi gibi geçti. Büyük umutlarla çıktığı bu yolculuk, tarifsiz hayal kırıklıklarıyla sürüp gidiyordu. "Ne ara bu hale geldik? Nerede yanlış yaptım?" diye düşündü.

İnsan Nasıl Yanılır?

Cemile ve Ahmet severek evlenmişlerdi. Ahmet evlenirken işsizdi. Ailesi, bu durumun sorunlara yol açacağını söylese de Cemile inanmak istememişti. Hatta ailesinin kendisini anlamadığını, bu aşka haksızlık ettiklerini düşünmüştü. Evliliğini, ailesini karşısına alarak yapmıştı.

"Sevgi varsa gerisi hallolur"
"Ben çalışıyorum zaten, hayat müşterek, seni beni yok" demişti.

Fakat zamanla Ahmet bu rahatlığa alıştı ve bulduğu her işten çıkmak için bir bahanesi oldu. Cemile "böyle gider mi?" diye düşünmeye başladığı zaman hamile olduğunu öğrendi.

"Bu bebek bize iyi gelir, artık sorumluluk alır" diye düşündü. Ahmet de hevesle yeni bir işe başladı. Kısa bir süre iyi gitti ama sonra her şey eski haline döndü. Ahmet girdiği işten her zamanki gibi türlü bahanelerle yine ayrıldı. Bu durum artık evliliklerinin normali olmuştu.

Cemile anne olduktan sonra  evliliği üzerine pek düşünmemeye başladı. Artık Ahmet’in ilgisizliğini, sorumsuzluğunu kızıyla ilgilenirken zihninden atabiliyordu. Sevginin her şeyin üstesinden geleceği konusunda yanılmıştı. Ahmet yıllar geçtikçe daha kötüye gidiyordu.

İnsan Kendi Nankörünü Kendisi Oluşturur

Ahmet’in hiçbir şey yapmayışı yükünü giderek ağırlaştırıyordu. Parasız kalmamak için minicik bebeğini bırakıp işe dönmek zorunda kalmıştı. Artık hem işe gidiyor, hem de evin işleri ile ilgileniyordu. Ahmet yine işsizdi, hep evde olmasına rağmen "tek başıma bakamam" diyerek Cemre'yi gün içinde annesine bırakıyordu. Zaten annesi Ahmet'e hiç kıyamaz, ne istese yapardı. Ahmet ise en ufak bir şey olunca kadını azarlardı. Tıpkı Cemile'ye yaptığı gibi... 

Neden böyle oluyordu?

Başlangıçta,

"Yorulmasın"
"Bunda ne var?"
"Elime mi yapışır?" dedikleri,

Daha sonra,

"Ben daha kolay hallederim"
"Şimdi onun söylenmelerini dinleyemem"
"Bir söyle bin ah işit"  
"Bir de onun arkasını toplamaya uğraşamam" gibi cümlelere dönüştü.

Üzerine aldığı her iş Cemile’nin görevi haline geldi. Hem kendi sorumlulukları hem de eşinin sorumlulukları, kaldırabileceğinden çok fazlaydı.

Hata Nerede?

İnsanlar, sevdikleri yorulmasın, işleri kolaylaşsın diye onlara ait olan sorumlulukları alırlar. Bu durum bir süre sonra kontrolden çıkar. Gönüllü olarak yapılanlar, görev haline dönüşür. Ve artık o kişiler sorumluluklarını geri almak bir yana, yapılmayanlar için hesap sorarlar.

Hatalı olan,
  • Kendine ait olmadığı halde üzerine sorumluluk alan mı?
  • Kendi sorumluluklarını yerine getirmeyen mi?
Her ikisi de...

Ahmet gitgide kendi sorumluluklarını alamaz hale, Cemile ise artık bu kadar işle nasıl uğraşacağını bilemez hale geldi. Ailesi haklıydı, yaşadığı her şeyi öngörmüşlerdi. Ama o duymamıştı, duysa da anlamamıştı. "Bütün işaretler gelmiş ama ben göremedim" diye mırıldandı. Düşüncelerini toparlayıp işinin başına geri döndü. 

Eve ulaşmak için yola çıktığında aklından hala aynı şeyler geçiyordu. Tek tesellisi Cemre'ye sarılacak olmasıydı. Eve geldiğinde Cemre'yi göremedi. Ahmet burnundan soluyordu. Sinirli olduğu için annesine Cemre'yi almasını söylemişti. Üzerinde pijamalarıyla, salonda bir sağa bir sola gidiyordu. Cemile duruma içerlese de önce anlamaya çalıştı. "Ne oldu, neyin var?" Ahmet haykırarak "Taraftar paketi üyeliğini ödememişsin, bu akşam maç var. İlk yarı bitmek üzere, çabuk hallet şunu!" dedi. Evlilik yıl dönümünü hatırlamak bir yana, kavga etmeye hazır haldeydi.

Bu nankörlük, bardağı taşıran son damla oldu.

Cemile sakince "bu böyle devam edemez" dedi. 

Ahmet önce anlayamadı, şaşkınlıkla baktı. "Saçmalama, ne devam etmemesi, ne diyorsun?"

Cemile bir an durakladı. "Bu adam bensiz ne yapar? Hayata nasıl tutunur? Kahrını kim çeker?" diye içinden geçirdi. Vicdanı sızlar gibi oldu, sonra toparladı. Zaten yıllardır bu cümlelerle kendini kandırıyordu. Bu evin hem annesi hem babası, hem kadını hem erkeği olmuştu. Tüm bunları da bu sebeple yaşıyordu. "Ben onun annesi değilim. Ben bu evin erkeği değilim" dedi kendine... Yıllardır vermeye cesaret edemediği o kararı artık verdi. 

"Bu böyle devam etmeyecek, ya düzelecek ya da bitecek..."



Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Ne kadar üzücü... Umarım bir gün herkes evliliğin ne kadar kıymetli olduğunu anlar. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. İnsan Kendi Nankörünü Kendisi Oluşturur . Bunu da karşısındakinin bedellerini elinden alarak yapar😞

    YanıtlaSil
  3. yanlış bedeller çok da iyiye varmıyor maalesef. toparlanmayı hatırlatıcı bir yazı. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  4. İyi niyet ve tavizi karıştırıyoruz. Merhamet zannetiğimiz aslında zaafiyet olmuş far edememişiz. Ellerinize sağlık Hocam.

    YanıtlaSil
  5. Off çok güzel tüylerim ürperdi okurken. Herkesin kendi rolüne dönmesi gerek biz karşı tarafın rolünüde aldığımız zama gerçekten de hem maddi hem manevi hırpalanan yıpranan biz oluyoruz ona bu yolu verdikten sonra da yine dövünen ve nankörleşen biz oluyoruz

    YanıtlaSil
  6. Cemile ve daha niceleri en baştan gözünü kapatarak olaya girenler… Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  7. Elinize emeğinize sağlık bedel çok kıymetli 😊

    YanıtlaSil
  8. O kadar hayatın içinden ki... Kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  9. Bu böyle devam etmeyecek ya düzelecek ya da bitecek

    YanıtlaSil