Hey
gidi Nevin, hey…
Kim miydi Nevin?
Nevin,
iş hayatında başarılı bir kariyere sahip, kırkına merdiven dayamış bir kadındı.
Bu
yaşına kadar kendini geliştirmek için birçok kişisel gelişim eğitimlerine
gitmiş veya kitaplarını okumuş ama şu an hayatında hala geliştiremediği bir
şeyler varmış gibi hisseden bir kadın…
Neden
mi?
Son
altı aydır artık her yeni güne uyandığında yataktan kalkacak bir sebep
bulamamaya başlamış ve şikayetleri kendi kendini mutsuz edecek kadar artmıştı
da, ondan…
’Her günüm bir öncekinin aynısı… Hep
bir tekdüzelik… Artık beni
heyecanlandıracak, motive edecek hiçbir şey yok hayatımda… Hep böyle, aynı aynı
olacaksa ben nasıl kendimi, hayatımı, geleceğimi değiştirebilirim ki?”
İnsanın
dünü, bugünüyle aynıysa yarınını nasıl değiştirebilirdi ki?
Nevin
hayatı boyunca hep çok çalışmak zorunda hissetmiş ve tüm zamanını işine
ayırmıştı. Buna rağmen ‘’Hayattan alacağım var, hele bir emekli olayım o zaman
her istediğimi alacağım’’ diyerek kendini avutup duran bir tarafı da vardı.
İşte
böyle emekliliğini beklerken çevresindeki evli veya evliliğe hazırlanan veya
çoluklu çocuklu arkadaşlarını gördükçe de ‘Neden
ben bunlara sahip değilim’ sorusunu sormadan edemezdi.
Bir de Nevin böyle mutsuz ve keyifsizken sanki
bu dertleri sadece kendisi yaşıyormuş gibi düşünürdü. Oysaki her gün aynı olayları
yaşayan insanlardan sadece biriydi Nevin...
Hayatı
boyunca yaşadıkları ile hesaplaşmak hep ağır gelmişti ona. Bu yüzden de zorda
kalmadığı sürece geçmişe bakmaz ve ders alacağı yerlerde hiç dolanmazdı. Hıçkırıklar,
çığlıklar, gözyaşları… Pek de görmek istediği şeyler değildi.
İşte
tam da geçmişe bakmak istemedikçe, yaptığı hatalardan kaçıp göz çektikçe; hayat
da onu fark edip hesaplaşması için zorluyordu. Ve bu da onu gittikçe çözümsüz
bir yere doğru götürüyordu.
İnsanlar hesaplaşmalarını ne zaman
yapardı ki?
En keyifli, en mutlu, en sevinçli, en coşkuluyken mi yoksa en
mutsuzken, en depresyondayken, en dipteyken mi?
Ya da insan istediğine ulaşamadığı
zaman mı hesaplaşır yoksa istediğine ulaştığı zaman mı?
Peki, bu hesaplaşmayı kendisiyle mi
yapar yoksa başkalarıyla mı?
Peki, bu hesaplaşmalar bir sonraki
sürece evrilir mi her zaman, yoksa bir arpa boyu yol kat edemeden yerinde
saymak da sonuçlardan biri midir?
Nevin
gibi şikayet eden çoğu insan çoğunlukla çözüm aramazdı aslında… Sadece
şikayetlerini soru halinde söyler… Daha doğrusu söylenirdi Hayata…
‘Benim canımı yakan sorun nerede?’ diye
bakmaz.
‘Neden mutsuzum? Bu sefer ki kısır döngü
neden bu kadar uzun sürdü?
Yaşadığım onca acıya rağmen neden
hala mutlu olamıyorum?’ soruları dökülürdü ağzından.
Bir
mucize beklerdi hayattan, üstelik tüm her şey için hayatı suçlarken…
Bir
de bu kadar karamsarken ‘Yarın için plan
yapma, yolda kalırsın yoksa’’ der kendine. Ve çoğunlukla da bu cümleyi
onaylarcasına olaylar gelir başına…
Oysaki hayat, insana hep önden
fısıldıyor âdeta… Ama ne çare ki; bunu görecek, fark edecek insan o kadar az ki…
İşte
Nevin’in de bu debelenmeleri uzunca bir süredir devam ederken, ‘Problemlerinden kaçarak kurtulamazsın ki,
adı üstünde problem işte. Senin çözmeni bekliyor hayat.’ diyen
üniversiteden arkadaşı Nermin’le karşılaştı.
Nerede
mi? İş için gittiği konferansta...
Ne
de çok değişmişti Nermin. Konuşması, yürüyüşü, bakışları… Tam bir olgunluk
hâkimdi hal ve hareketlerinde. Ayaküstü muhabbetlerinde; evlendiğini, iki
çocuğu olduğunu, konferansa eşiyle geldiğini anlatmıştı. Ve Nevin’in aksine
hala anlatacak o kadar çok şeyi vardı ki…
-’
Sen neler yapıyorsun?’ diye sorduğunda;
-‘Hayat
işte… Aynı sıkıntıların içinde debelenip duruyorum. Benimkisi zaman öldürmek
sadece’ demişti yine şikayetlenerek…
Ama
ne bilsin ki Nermin’den duyacağı cevabın hayatını değiştireceğini...
-‘Canım
benim… Biz zamanı öldürdüğümüzü zannediyoruz ama o bizi, gerçekten öldürüyor. Evet… Sonumuza kırk yıl yaklaştık belki, bunda
hem fikiriz. Ama ne kadar kaldığını bilmiyoruz değil mi?
Şöyle
düşün… Ömrümüzün bundan sonrası için bugün; ilk gün. İster üç ay, ister üç yıl,
ister otuz yıl olsun, fark etmez. Ben her sabah uyandığımda ‘ Bugün kalan
ömrümün ilk günü’ diyorum. Ve kalan
ömrüm için hem geçmişin enkazlarını temizlemeye hem de yeni şeyler inşa etmeye
çabalıyorum.
Hem neyi fark ettim biliyor musun? Geçmişin
hesaplaşmalarını yapmadan ve o geçmişten deneyim kazanmadan insan yol
alamıyor... Hayatta her probleme çözüm üretmen ve yola devam etmen gerekiyor.
Çözmeyip veya dersini almadığın her problem senin önüne tekrar geliyor…
Hatırlıyor
musun? Üniversitede ilk sene İstatistik dersini veremediğim için son sene ne kadar
zorlanmıştım. Aynı onun gibi; sınavı geçemezsen mezun olamıyorsun. ‘Dersini hallet, mezun ol’ diyor hayat…
O
yüzden bir problemi çözmeden hayatta ilerlediğini zannediyorsun ama o kaçtığın
problem ilerlemene çok da izin vermiyor. O problemi arkanda bırakıp yoluna
devam ettiğini zannediyorsun sadece. Oysa o problem tekrar tekrar karşına
geliyor.’
Hani
elektrik düğmesine bastığında tek tek ampuller yanar ya… Nevin’in beyninde her
soru soruldukça tek tek yanıyordu ampuller…
‘İşte
yaaa… Ben tam da bunu yapıyordum…
Kaçıyordum…
Hesaplaşmıyordum… Ve hesaplaşmalar birikince kayıplarım
daha da büyüyordu. Zaten eğer fark etmezsek bu kayıplar bazen üç-beş yıl bazen
de bir ömür olabiliyordu.
O
yüzden Nevin bu sefer karar verdi. Ne olursa olsun her olay sonrası bir
değerlendirme yapacak ‘Neyi yanlış
yaptım, neyi doğru yaptım, bir daha böyle bir şey olursa ne yaparım?
diyecekti.
-Ve
tabii ki yakınmalarla, şikayetlerle değil Nevincim… Çünkü hayat her an bir
problemle bize soruyu soruyor. Ama biz bu soruyu şikayetlerle sorun haline
getirebiliyoruz’ dedi Nermin son bir vurucu cümleyle...
Evet…
Karar verilmişti. Bundan böyle hesaplaşmaları biriktirmeyecekti… Koskoca bir
meydan muhaberesi boyutuna getirmeden yavaş yavaş ama emin adımlarla son nefese
kadar yaşamın her sorusuna cevap verecekti.
Ve
bugün ömrümün ilk günüydü… Ve onu en iyi şekilde dizayn etmeye devam edecekti...
9 Yorumlar
O bakmak istemediğimiz problemleri çöze çöze ilerleyebiliyoruz anca, Rabbim kolaylaştırsın
YanıtlaSilProblemini çözmeden hayatta ilerleyemezsin :) ne güzel anlatım kaleminize sağlık 💖
YanıtlaSilHer gün bu gün ömrümüzü. ilk günü..nasıl bir farkindalik. Bu farkindaliğı hayatımiza alirsak büyük bir dönüşüm...
YanıtlaSil“Neyi yanlış yaptım, neyi doğru yaptım, bir daha böyle bir şey olursa ne yaparım?” Her yaşadığı olaydan sonra insanın kendine sorması gereken sorular ne güzel anlatılmış. Kaleminize sağlık 🍃
YanıtlaSilDün bugünle aynıysa yarın nasıl değişecek?
YanıtlaSilHayat mı önden fısıldıyor insana, insan mı başına cekiyor gelecekleri karşısına...
YanıtlaSilBir de bu kadar karamsarken
YanıtlaSil‘Yarın için plan yapma, yolda kalırsın yoksa’’ der kendine.
Ve çoğunlukla da bu cümleyi onaylarcasına olaylar gelir başına…
İnandığın şey gerçek değil, neye inanırsan gerçeğe dönüşür yasasını aklıma getirdi...
Zihin inandığı şeye tepki veriyor ve onaylıyor... 🙈
Bize çıkarım yapmayı öğreten sevgili hocamızdan ve Emeği geçenlerden ALLAH razı olsun🤲
Bugün, geri kalan ömrümüzün ilk günü…
YanıtlaSilO zaman doğru dizayn etmeye çalışalım… inşALLAH 🍀
Her gün ömrümün ilk günü olarak bakabilmek ve tecrübelerle bunu hızlandırabilmek çok güzel olur diye düşündüm
YanıtlaSil